April 2024
SunMonTueWedThuFriSat
31123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
2829301234
567891011
 

Çubuk Makarna

Bir kasım sabahı, sınıfta yoklama alırken çekti dikkatimi o küçük kızın başı önünde çaresiz duruşu. İsmini zikrettim duymadı bile, “Yokum ben.” diyordu sessiz çığlıklarıyla, “Ben artık yokum öğretmenim…”

Leyla… Hayata henüz başlayamadan yenilen Leyla… Suskun, ümitsiz bir o kadar mağrur…

Babasını kaybetmişti bir hafta kadar önce, genç adam bir ağacın altına yığılmış bir daha kalkamamıştı söylediğine göre… Başı yerde anlattı küçük kız olanları kesik cümleleriyle. Ağlıyordu, arada göz ucuyla onu umursamayıp dersin işlenemeyişini kar sayarak konuşan arkadaşlarına bakıyordu, utanırcasına gözyaşlarını saklıyordu. Elimle çenesini tuttum, kaldırdım başını, gözlerindeki acıyı anlayamamamın imkânı yoktu, fakat bir duygu daha gelip yerleşmişti o su yeşili gözlere: Çaresizlik…

Dört kardeşiz biz dedi, en büyükleri benim, küçük kardeşim daha iki aylık, annemin sütü kesildi ölümü duyunca, Murat her gece ağlıyor açlıktan, hem de bizden daha çok ağlıyor, sanki ölümün acısını bilirmiş gibi sabahlara kadar. Annem ise perişan kimse yok bize bakacak.

Dedelerin, ninelerin yok mu dedim, bir süre durdu, sonra çocuk kadın oluverdi karşımda birden. Öyle bir cevap verdi ki, o cevabın içinde aklımı yitirmemek için direndim.

Dayım kız kaçırmış, annemi berdele zorlamışlar dedi. Ninem karşı durmuş vermem kızımı kimseye diye… Daha on iki yaşındaymış annem, ben kadarmış yani. Almışlar zorla annemi babam tarafı. Ninem, annem gelin gittiği gün avluda asıvermiş kendini…

Sanki günlük hayattan örnek verirmişçesine anlatıyordu. Çünkü onlara göre oralarda normal sayılırdı bunlar.

Dedem evlenmiş dört ay geçince… Annem de bir daha görmemiş hiçbirini…

Halam var dedi iki tane, biri yengem olur zaten, dayım hiç göndermez bize, diğeri de Muş’ta evli, çok oldu gelmedi Diyarbakır’a…

Dinledim o küçük kızı, lal olmuş dili çözülmüştü artık, o konuşuyordu, bense onun hayatının içinde derinlere dalıyordum. Son cümlesi, “Daha fakir aylığı bağlanmadı.” oldu.

Gözlerinin içine baktım, Leyla dedim… Baktı öylece… “Aç mısın?”

Eğdi başını bir şey demeden… Gözyaşlarıma meydan okuyarak kalktım hızlıca, “Haydi gel.” dedim, tuttum elinden. “Nereye gidiyoruz öğretmenim?” dedi bu sefer ben cevap veremedim. Hızlıca inerken merdivenlerden, müdür yardımcısına sınıfıma göz kulak olmasını istedim açıklama bile yapmadan.

Arabaya bindik, öne binmedi utancından, arka koltuğa oturdu. Gülümsedim, utangaçlığı yüzüne yansıdı, pembeleşti o güzelim yanakları. Biliyor musun dedim, ben çok acıktım, cevap vermedi. Benimle yemek yer misin dedim, dikiz aynasından onu izlerken. Ses yok…

Yemek yiyeceğimiz lokantada da başı önündeydi, tırtıkladı durdu ekmeğin ucundan. Sonra büyük bir markete götürdüm onu. “Leyla “dedim: “ Evinizde neler var yiyecek olarak?” Cevapladı. “Tandır ekmeği var öğretmenim, zeytine gitmiştik geçen yaz annem zeytin yaptı iki bidon.”

Başka?

Yine suskunluğa gömüldü. Eğildim, başını yerden kaldırdım. Bu mağrur kızı kırmamak için sözcüklerimi seçerek kullanıyordum. “Bak” dedim, “Şimdi ben biraz evim için alışveriş yapacağım, dilersen sen de yiyecek bir şeyler alabilirsin.”, “Olmaz” anlamında başını salladı, “Para kazanınca ödersin söz mü?” Baktı yüzüme kararlı bir ifadeyle: “Fındığa gidince öderim.” dedi. Yutkundum, sözcükleri yuttum, gülümsemeye çalışarak “Anlaştık.” dedim. “Haydi, şimdi ne gerekiyorsa al.”

Çocuk kadın Leyla birden özünde döndü, daldı reyonların arasına. Makarna reyonundaki çubuk makarnaya baktı, paketi eline aldı, inceledi, sonra bana baktı, başımı salladım al dercesine, bir paket aldı, gözlerinde öyle umut dolu bir bakış vardı ki o mutlu oldu, ben ise kahroldum. Çünkü o küçük kız, o güne dek sadece reklamlarda görmüştü çubuk makarnayı… Makarna paketini market arabasına koyduğu an ise hayata dönmüştü.

Eve girdiğimde, kapıya dayandım, gün içerisinde yaşadığım şoku üzerinden atmaya çalışırcasına ağlamaya başladım. Önce boğazımda düğümlenen hıçkırıklarımı azat ettim, sonra bağırırcasına ağladım, ağladım, ağladım…

Kızıma bakan yardımcım kapıya geldi, benim halimi görünce şaşırdı ve bir o kadar da korktu. “Ne oldu abla? “dedi. Dudaklarımdan sadece iki sözcük süzüldü: Çubuk makarna…

Yapılan iyilikleri anlatmak etik bir davranış değildir bilirim, ancak; Leyla’mın tepkisinin beni hayatı sorgulamak gerektiğine yönlendirdiği bilinsin istedim. Hem ben hiçbir şey yapmamıştım ki.

O sene sonu tayinimiz Ankara’ya çıktı. Ayrılırken Leyla’nın söylediği son söz kulaklarımda hala çınlar durur. “Okuyacağım öğretmenim, fındıktan dönünce de size borcumu ödeyeceğim.”

İçimdeki sesler dışa vurmak istedi o anda: Borç mu, kim borçlu bu durumda Allah aşkına? Tabi ki ben… Güzel bir hayat dersi aldım senden.

Ben Ankara’dayken birkaç kere mahalle bakkalının telefonundan görüştük onunla, iyiydi o sıralar. İzini kaybettim sonra. Malum, hayatlar ve yaşantılar değişti. İnsanoğlu yaşanmışlıkların üzerine yenilerini eklerken ben, market reyonunda çubuk makarnayı her görüşümde ve kızımın büyük bir iştahla makarnayı yediğini izlediğimde yıllar öncesine döner, Diyarbakır’da bıraktığım küçük kızımı hatırlarım. Yaşama sevincim şahlanır birden. Bilirim ki Leyla’m bir yerlerde hayata tutunma çabası gösteriyordur ve insanlara tam bir kadın haliyle hayatın derslerini veriyordur. Tıpkı yıllar önce bana yaptığı gibi.

Bir kasım sabahı tanıdım onu sessiz çığlıklarıyla, dipsiz bir kuyunun içinde çırpınırken... Bir el uzandı onu kuyudan çıkarmak için. O elin sahibi, çocuk kadının ta kendisiydi.

Makalem hakkında, görüş ve önerilerinizi http://www.hayatadokun.net/?page_id=6 sayfasından bana iletebilirsiniz. Hayata Dokun ilke kararları gereğince kimlik ve iletişim bilgileriniz 3. Kişi ve kurumlarla paylaşılmayacaktır.

Sevgi ve Saygılarımla,

Aslı Alabaz Pehlivan

 
Hayata Dokun Derneği Kütüphanesi

Eğitimin sosyal hayatın desteklenmesi gereken yegane unsur olduğunu öngören Derneğimiz, 2012 yılından bu yana; Van, Muş, Tekirdağ, Diyarbakır, Trabzon ve İzmir illerindeki köy okullarına kütüphaneler açmaktadır. Her yıl ortalama 5 kütüphane açan derneğimizin...
DEVAMI...


Jehan Barbur Şarkılarıyla Hayata Dokunuyor Konseri

Sanatçı Jehan Barbur’un Hayata Dokun Derneği yararına verdiği konser İstanbul Bilgi Üniversitesi Mezunlar Derneği desteğiyle 26 Nisan 2013’te Bilgi Üniversitesi Kuştepe Ka...
DEVAMI...


Hayata Dokun’an Üniversiteler

2010’dan bu yana her yıl İstanbul Merkezli tüm devlet ve belli başlı özel üniversitelerde yapılan üniversite öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen konferans...
DEVAMI...


Tüm projeler için tıklayınız